Kıyafet Odası Sendromu

Hepimizin en büyük hayalidir devasa kıyafet odalarında binlerce kıyafetin arasında kalmak ve hayal ettiğimiz gibi o odadan ayrılmak. Güzel giyinmenin, stil sahibi olmanın buradan geçtiğini ve asıl bizi mutlu edecek olanın kıyafet odalarının büyüklüğü ve kıyafet sayısının fazlalığı ile ilişkili olduğunu düşünürüz.
Ne yazık ki tecrübe ettiğim danışan görüşmelerinde, set arkası kostüm saatlerinde durumun hiç de öyle olmadığını görüyorum.
İlk önem verilecek olanın; kendi bedeninin, yani ilk kıyafetin olan cildinle gördüğün o çıplak halinin olduğunu söylesem ne dersin?
Ne giyinirsen giyin kıyafet odandan ya da gardırobunun önünden mutlu ayrılamıyorsan, giyinemedikçe hırsını hem gardırobundan hem de sevdiğin insanlardan çıkarıyorsan nur topu gibi bir sendrom doğurmuş olabilirsin.
Kişiler günlük rutinlerini idame ettirebilmek için seçtikleri kıyafetlerle bu sendroma girmediğini zannederler. Ta ki özel bir gün gelip de kapılarını çalana kadar. Ya da hayatının işi, eşi veya projesiyle karşılaşana kadar.
İyi görünmenin en iyi yolu; iyi bir bedene sahip olmaktan geçiyor. Sadece ince bir bedenden bahsetmiyorum dikkatini çekerim. Dinamik, dik duruşlu bir vücuda sahip olmak işin temelini oluşturuyor. Bir kıyafeti iyi taşıyabilmek aslında kendi cildini nasıl taşıdığınla net bir şekilde ortaya çıkıyor. Demem o ki öncelikle vücudunu aynanın karşısında analiz et. Onu sev ve ona iyi bakacağına dair söz ver. Hayalindeki bedenle kaç yıl yaşamak istediğini düşün. Ve ‘evlendim kilo aldım, çocuk yaptım kilo aldım, ailemdeki herkes kilolu benim genlerimde var, aslında çok yemiyorum ama yine de kilo alıyorum, çok koşturuyorum spor yapıyor gibiyim, spor yapmama gerek yok, kaç yaşına geldim bundan sonra iyi görünsem ne olacak, ben haşimato hastasıyım hayatta kilo veremezmişim’ gibi mazeretlerden kurtul.
Yaşlanmayı değil yaşamayı tercih edenler her zaman kronolojik yaşlarından daha genç görünürler bunu asla unutma. Ve senin için sıralayacağım Kıyafet Odası Sendromu’nu önleyecek veya tamamen ortadan kaldıracak önerilerime kulak ver. Bu sendromu önlemenin yolu var olan kıyafetlerinden daha fazla kıyafete sahip olmak değil sakın bu satırı atlama. Alışverişe çıkmak yerine öncelikle aşağıdaki maddelere dikkatini odakla.
-İYİ BESLEN: Aslında bir diyetisyene gitmen için kilo problemin olması gerekmiyor! Biliyor musun;her beden kendisinin ihtiyacı olanı biliyor olsaydı şu anda obezite denilen hastalıkla uğraşmıyor olurduk. İşte bu nedenle bir uzmandan yardım al ve sana özel olan o programı keşfet. Doğru beslenerek ilk kıyafetin olan cildine iyi bakabilir onu zamana karşı koruyabilirsin. Unutma o kıyafetin bir başka yedeği yok.
-EGZERSİZ YAP: Egzersiz de tıpkı beslenme gibi kişiye özel olmalı ve sürdürülebilir olmalı. Senin için uygun olan eğer sadece yürümekse en azından onunla hareket kat hayatına. İhtiyacını belirlemek için bir spor eğitmeninden destek al ve postürünü düzelt. Unutma stil bir duruş meselesidir aynı zamanda.
-DOĞRU KUMAŞLAR TERCİH ET: Cildinin nefes almaya ihtiyacı var. Onu nefes alabilmesi için doğru kumaşlarla buluştur.
-DOĞRU BEDEN SEÇİMİ YAP: Ne çok bol kıyafetler alıp kendi bedenini görmezden gel ne de çok dar kıyafetlerle bedenini olduğundan fazla göster.
-KIYAFETİ DEĞİL BEDENİNİ SEV: Kıyafetlerle kamufle ettiğin halini değil yalın halini sev. Unutma insan neyi severse ona iyi davranır. Bu nedenle bedenini sev, ona zaman ayır.
-RUHUNA İYİ DAVRAN: Sana yıllarca eşlik edecek olan ruhuna iyi davran. Onu fazla kilolarla yersiz eleştirilerle yıpratma. İltifatlar alsın ve hayatın tadı damağında kalsın.