Çocuklarımızın Yoğurdu Nasıl Olmalı?

Çocuklarımızı besinlere karşı koruma eğilimindeyiz. Ama hatalı ve sağlıksız beslenmeden korurken, farkında olmadan yaptığımız yanlış uygulamalar ise aslında onların hayatlarını daha çok riske atıyor! Bu yanlış uygulamalardan bir tanesi de: Yoğurt!

Ek besin döneminin 3 veya 4. haftalarında beslenmeye yoğurt dahil olur. Bu noktada başlayıp ilkokul sıralarına kadar uzanan süreçte ise genellikle tercih edilen yakındaki bir çiftlikten veya köyden alınan çiğ süt ile yapılan yoğurttur. Bu ne kadar doğru bir yaklaşım? Çocuklarımızın yoğurdu nasıl olmalı? Bu hafta #fitanneningünlüğü köşemde, sizlere çocuklarımızın sağlıkla yiyeceği yoğurdu nasıl elde edeceğimizi anlatacağım sevgili anneler.

Öncelikle açıktan alınan çiğ sütü istemiyorum!
Sokaktan alınan, pastörize ve UHT sütler arasında yapılan analizlerin sonuçlarına DİKKAT(!): Pastörize sütlerde gram pozitif bakterilerin ürediği ancak beklenen değerlerde olduğu ve raf ömrüne dikkat edilerek tüketildiği takdirde bu durumun uygun olduğu kabul edilmiştir. UHT sütlerde az miktarda üreyen ve kabul edilebilir miktarda bakteri üremesi gözlemlenmiştir. Sokak sütlerinde ise sağlığı tehdit eden mikroorganizmalar saptanmış, mineral ve su oranlarının düşük olduğu ve tüketilmesi için yeterli olmadığı belirtilmiştir. İşte bu yaşanan besin değeri kaybı ve mikrobiyolojik riskin artması nedeniyle, çocuklarınıza sokaktan alınan sütü (çiğ süt) vermeyin, yoğurtlarını bu sütlerle mayalamayın!

Yoğurtları probiyotikle zenginleştirin!
Türk Gıda Kodeksi tarafından yayınlanan yoğurt tebliğine göre, son tüketim tarihine ulaşmış bir yoğurdun, bir gramında 10,000,000 mikroorganizma bulunması gerekmektedir! Sütün fermentasyon işlemi sonrasında da yeterli sayıda canlı bakteri içermesi gerekmektedir. Peki siz evde yaptığınız yoğurtların içinde ne kadar canlı bakteri bulunduğunu biliyor musunuz, miktarını ölçebiliyor musunuz?

Endüstriyel olarak üretilen yoğurtlarda uygun sıcaklık koşulları (40-45˚C) sağlanır ve belirlenen mikroorganizma düzeyine ulaşılır. Evde yapılan yoğurtlarda ise fermentasyon işlemi sırasında, maya olarak eski yoğurtlar kullanılır. Eski yoğurdunuz acaba bir kaşığında ne kadar mikroorganizma içeriyor? Maalesef bunu evde belirlemeniz mümkün değil. Aynı durum yoğurt makinesi kullanarak yapılan yoğurtlarda da geçerlidir. Uygun ortam sağlansa bile eski yoğurt maya olarak kullanıldığı sürece ne kadar mikroorganizma içerdiğini bilemezsiniz. Evde mayaladığınız yoğurtların, endüstriyel yoğurtlara göre probiyotik bakterilerden fakir olduğunu unutmayın!

Evde yoğurt mayalamak isterseniz devam sütü veya pastörize (günlük) süt kullanın!
İlk yılda inek sütü alerjisi çocuklar arasında en yaygın görülen alerji türüdür. Annenin beslenmesinden etkilenmese bile sindirim sistemi tam gelişmediği için ek besin döneminde yoğurtla tanışan çocuklar, inek sütü proteinine karşı hassasiyet gösterebilmektedirler. İnek sütü alerjisi olan çocuklar ilk yılları boyunca uygun beslenme programında takip edilirlerse, alerji problemi ortadan kalkmaktadır.

Bu alerji riskini tetiklememek adına çocuklarınızın ilk yıl yoğurtlarını devam sütleriyle yapın. Devam sütleri çocuğunuz için anne sütünden sonra en kaliteli süt kaynağıdır. Devam sütü ile mayalanan yoğurt, inek sütüyle mayalanan yoğurda oranla daha sıvı olur; sıvı bir yoğurt elde ederseniz şaşırmayın :) “Ben pastörize sütle yoğurt yapmak istiyorum” diyorsanız da; pastörize sütü asla kaynatmayın. Pastörize sütler zaten ısıl işleme tabi tutulmuş sütlerdir ve sizin bir kere daha ısıl işlem uygulamanız içindeki besin öğelerini kayba uğratır. Ilıdıktan sonra ocaktan alıp eski yoğurt mayasını ekleyin ve öyle mayalayın. Çocuğunuzun yoğurtlarını günlük mayalamaya ya da mayalanan yoğurdu en geç 2 gün içinde bitirmeye özen gösterin.

Yoğurt yapımı esnasında bir diğer dikkat edeceğiniz konu da; yukarıda bahsettiğim üzere probiyotikler, yani dost bakteriler! İster devam sütüyle, ister pastörize sütle yoğurt yapın; ama mayalarken içine bir şase çocuk probiyotiği eklemeyi unutmayın.

Çocuklarımızın bağırsak floraları probiyotiklerden ne kadar zengin olursa; bağışıklıkları o kadar güçlü olur, beyin fonksiyonları hızlı çalışır, hastalıklara karşı dirençli olur, alerji-astım görülme riski azalır. Gıda sanayiine ve güvendiğiniz markadan aldığınız yoğurtlara güvenin sevgili anneler. Doğal besleyeceğim diye oluşabilecek ve çocuğunuzun hayatını riske atabilecek patojen mikroorganizmaları göz ardı etmeyin.